Forum
Forum - Tanrı Çıkmazı
Burdasın: Forum => Genetik => Tanrı Çıkmazı |
|
Genetik (şimdiye kadar 12 posta) |
Günümüzden belki milyon belki milyarlarca yıl öncesi... Yüce sarı kütle, ormanların perdelediği dağlar arasından yavaşça doğuyor... Bir adam... Uyandığı yerden o büyük sarı kütleye , günümüzde bilinen adıyla Güneş'e bakıyor. Keskin bakışları anlamlandırmaya çalışıyor. Düşünceleri manalı kelimelere dönüşmüyor belki, lakin biliyor; onu ısıtan, aydınlatan, gerektiğinde varlığının yokluğunda olacakları göstermek sebebiyle batan sarı yüce kütlenin varlığını. Tanrılaştırıyor onu. Ya da şöyle mi demeliyim? Köleleştiriyor kendisini benliğinin yanılgıları altında... Günümüzden yaklaşık 1400 yıl öncesi... İnzivaya çekilmiş bir mesih halkın arasına karışıyor... Müritlerini topluyor. Zorlu zamanlardan geçip kanlı muharebeleri aşıyor... Huzura kavuşuyor sonunda fikirlerinin yaratacağı kanlı neticelerden bi haber yanılgıların bulandırdığı kör zihinler arasında... Günümüzden yaklaşık 600 yıl öncesi... Tanrı'nın yeryüzündeki temsilcileri engizisyon mahkemelerini kuruyor. Fikirler kalıplaşmaya, düşünceler şekillenmeye başlıyor. Zihinleri bulanmış sürü arasından bazıları karşı çıkıyor. Azınlığın zihinlerde yarattığı baskınlıktan ötürü Tanrıları bu karşı çıkışları kabul etmiyor. Susturmaya çalışıyor karşı çıkanları. Bedenler sallanıyor darağacının sessizliğinde... Ya da şöyle mi demeliyim? Tahtında sallanan Tanrılarının tümüyle dayanaklarından uzaklaştırılmasıyla bedenler değil sallanan zihinler oluyor. Tek bir şey asla değişmiyor... Kaybeden her zamanki gibi insanoğlu oluyor. İnsanoğlu, varoluşundan günümüze, pek çok düşünce akımı yaratmış ve yarattığı düşünce akımlarını takip etmiştir. Nice düşünce akımı içinde; ironik bir şekilde, insanoğlunun en çok zarar gördüğü "Yaratan", "Koruyan" düşüncesi olmuştur. Aydın akıllarda şöyle bir soru doğuyor olabilir. İnsanlar kendilerini felakete sürükleyen böyle bir akımı neden yarattılar ve takip ettiler. Benim böyle bir soruya cevabım ise şöyle olacaktır. Yarattılar çünkü piramidin en üst basamığında oldukları gerçeğini kabul edemediler. Piramidin en üstündeydiler, çünkü diğer canlılardan farklı olarak(en azından Dünya üzerinde varlıklarını sürdürenlerden) daha gelişmiş ve kapasiteli bir zekaya sahiptiler. İnsanlar piramidin en üstündeydiler; bunun manası, basit olarak açıklamak gerekirse Dünya üzerinde hakim olmaya aday bir ırk olmalarıydı. Nitekim böyle de oldu. Dünya üzerinde kesin bir hakimiyet kurdular. Dünya'nın hakimi bir ırka mensup olmak büyük bir sorumluluk olsa gerek. Yaptığınız seçimlerin getireceği sonuçların, piramidin bizim dışımızda kalan her bir alt basamağını etkilemesi korkunç bir sorumluluk ne de olsa. İnsanlar da geçen süreçte farkına vardılar bu durumun, "geçen süreçte" tabiri pek de doğru olmadı aslında. Çünkü ilk insanların içgüdüleri baskındı ve içgüdüleri onları kendilerini koruyan bir şey olması gerekliliğine itiyordu. Fakat bu itiş, çoğu din eğitimcisinin anlatmış olduğu gibi "inanma isteği"nden kaynaklanmıyordu. Daha çok "korunma isteği" ile alakalıydı bu durum. Korunma ve kontrol edilme isteğiyle. Bu duygular da yukarıda bahsettiğim sorumluluğun bir sonucu olarak ortaya çıktılar. Tamam, insanlar diğer türlerin geleceği hakkında gerekirse öldürme, gerekirse koruma hakkına sahiptiler. Fakat insanoğlunu kim koruyacak ve kim ölümüne sebep olacaktı. Bir sonuca değinmek gerekirse insanlar, diğer türler hakkında karar verirken kendileri hakkında kara veren birisinin olmadığı gerçeğiyle sarsıldılar. Bu kadar büyük bir sorumluluk onlar için gerçekten zorlayıcı ve fazlaydı. Yazar: Atakan Kamcez |
Cevapla:
Bütün konular: 166
Bütün postalar: 167
Bütün kullanıcılar: 15